Uzun zamandan beri Philedelphia Kasabası'ndaki Quietus Gölü'nü ziyaret etmiyordum. Burası babam ve annemle ben küçük bir kızken sık sık gittiğimiz bir yerdi. Onlarla beraber burada zaman geçirirdik. Orayı özlemiştim ve tabii onları da. Hogwarts'taki odamdan dışarı çıktım. Bu okulu seviyordum, oldukça büyüleyiciydi. Ama beni yoruyordu. Profesör bulmak, okulu açılması için toparlamak, diğer şeyleri organize etmek. Bir taraftan da İksir Dersi. Çok büyük şans ki benden başka 3 Müdür daha vardı ve yine çok büyük şans ki hep beraberce bu işin altından kalkıyor gibiydik.
Araziye çıktım. Güneş parlak ışıklarıyla Hogwarts'ı yıkıyordu. Sonbaharda bile çimenlerin üzerinde renk renk çiçekler vardı. Karşımdaki Şamarcı Söğüt May tarafından küçükken dikilmişti. Göl ise içinde bir çok yaratık barındırıyordu. Yakınlarına gittim. İçeriden sesler duyuyordum, Ecişbücüş'çe olmalıydı. Çok iyi bilmesem de kavga ettiklerini anlayabiliyordum. Oradaki Kayın Ağacı'nı inceledim. Çok eskiydi, neredeyse Hogwarts'ın kuruluşundan beri vardı. Gülümseyerek gölgesinde serinleyen öğrencileri düşündüm, bir sürü anıya ve hatıraya sahip olmalıydı. Konuşabilseydi anlatacaklarını merak ettim. Yanından ayrıldım.
Hogwarts'ta Cisimlenemeyeceğim için Hogsmade'e gitmem lazımdı ve bunun için de arazinin sınırlarından dışarı çıkmalıydım. Çıkışa doğru yürüdüm. Yasak Orman'ın tepesinde kuşlar uçuşuyordu ve bir çok sihirli yaratığın seslerini duyabiliyordum. Sonunda kapıya gelmiştim. Gözlerimi kapadım ve "Quietus Gölü" diye mırıldandım. Nefesim kesildi ve bir borudan geçiyormuş gibi hissettim, ama bilindik bir histi bu. Sonunda Quietus Gölü'ndeydim.
Etraf aynı son gelişimdeki gibiydi, Güneş ışıklarını buradan esirgiyordu. Loş bir ortamdı ve göl sisliydi. Ahşap bankları geçtim, göle daha çok yaklaşmak istiyordum. Kenara geldim ve gölün yüzeyindeki yansımama baktım. Sanki arkamda annem ve babam vardı, iki yanımda durmuş bana gülümsüyorlardı. Suya elimi değdirdim, onlara dokunmak istermişcesine, birden yokoldular. Arkamı döndüm ve banklardaki siyah cüppeyi gördüm. Kim gelirdi ki buraya? Temkinli bir şekilde yaklaştım ve bu kişinin Hogwarts'ın yeni Mitoloji Profesörü olan Setsuna Somerhalder olduğunu farkettim. O da beni görmüştü. Gülümseyerek yanına oturdum.
"Seni görmek ne güzel Setsuna." dedim içtenlikle."Seni buraya getiren nedir?" Bembeyaz teniyle bir hayalet gibiydi.